Tan Olayı - Vikipedi

"Tan gazetesi olayı" ya da "Tan gazetesi baskını", 4 Aralık 1945 tarihinde sol eğilimli, günlük Tan gazetesinin bir grup tarafından yağmalanması olayıdır.

Olayların arka planı[değiştir | kaynağı değiştir]

1945 yılının ikinci yarısında Türkiye'de kamuoyu Tan ve benzer bir şekilde muhalif çizgide yer alan Vatan gazeteleri ile iktidar yanlısı olarak bilinen Akşam, Cumhuriyet, Tanin, Tasvir, Ulus ve Vakit arasındaki kalem kavgalarına tanıklık etmekteydi.

19 Mart 1945 tarihinde Sovyet Dış İşleri Bakanı Molotov tarafından Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Selim Sarper'e SSCB ile Türkiye arasında 17 Mart 1925'te imzalanan Türk-Sovyet Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması'nın süresinin dolduğunun ve yenilenmesi için değişen koşullar ışığında gözden geçirilmesi gerektiğinin bildirilmesi üzerine bu konuda ilk ikili görüşmeler başladı. SSCB daha önce 1936'da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden pek memnun olmadığı gibi, Türkiye'nin Almanya ile onun 22 Haziran 1941'de SSCB'ye saldırmasından tam dört gün önce Dostluk Paktı imzalamış ve savaş sırasında onunla yakınlaşmış olmasından dolayı rahatsızdı. Boğazlar'ın yeterince güvenli olmadığını düşünüyordu. Haziran 1945'te Molotov ile Sarper arasında gerçekleşen görüşmelerde Boğazlar'ın güvenliğinin Türk-Sovyet ortak denetiminde olması ve ayrıca iki ülke arasında son olarak 1921 Kars Antlaşması ile belirlenmiş sınırlar konusunda Gürcistan ve Ermenistan'ın tarihi olarak kendilerine ait olan bazı toprakların Türkiye'de kalmış olmasından memnun olmadıkları şeklinde iki husustan söz açıldı. Ardından bu iki konu uluslararası ve ülke kamuoyunda Sovyetler Birliği'nin Türkiye üzerindeki toprak iddiaları ve Türk Boğazları krizi (hatta Sovyetlerin Boğazlar'da askeri üs talebi) adı altında hararetli tartışmalar yaşandı. Bir tarafa göre bunlar artan Sovyet tehdidi karşısında Türkiye'nin acilen Batı dünyasının şemsiye altına girmesi gerektiğine işaret ediyor, diğer tarafa göre ise bazı çevreler Türkiye'yi savaş sonrası ABD yörüngesine sokmak için mesnetsiz bir anti-Sovyet histeri pompalıyordu.

Dış politikada meydana gelen bu gelişmeler karşısında, Tan gazetesi, Türkiye-Sovyet ilişkilerinin iyileştirilmesini ve geliştirilmesini savunan tek yerli basın organıydı. Bu politikasıyla Tan, diğer basın organları tarafından eleştirilmeye, özellikle de gazetenin yazarları Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel hakkında ağır suçlamalar yapılmaya başlandı.

Diğer yandan CHP'den istifa eden Celâl Bayar, Adnan Menderes, Tevfik Rüştü Aras ve Fuad Köprülü gibi üst düzey politikacıların CHP'den ayrılıp yeni bir parti kurmaya yönelmeleri, Tan gazetesi ile onun yazarları Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel'le aralarında gitgide daha sıkı bir hal alan ilişkiler,[1] gazetenin yazarı Tevfik Rüştü Aras'ın Türk-Sovyet ilişkilerinin yeniden canlandırılmasına ilişkin yazıları, gazeteyi iktidarın ve milliyetçilerin boy hedefi hâline getirmişti.

Olayların gelişimi[değiştir | kaynağı değiştir]

Basında yıl sonuna doğru giderek tırmanan ve üslubu sertleşen kavgalar Görüşler isimli derginin (1 Aralık 1945 tarihli) ilk sayısının 24 Kasım 1945 tarihinde yayımlanmasıyla[2] doruk noktasına ulaştı. Görüşler, tek parti iktidarına muhalif farklı kesimleri tek bir cephede toplamak ve Demokrat Parti'yi kuracak muhalefetin sesini duyurmak üzere yayımlanan ve ancak tek sayı çıkabilmiş bir dergidir. 1945 yılının ikinci yarısında CHP’den ayrılan ve “Dörtler” olarak bilinen Adnan Menderes, Celâl Bayar, Mehmet Fuad Köprülü ve Refik Koraltan'ın da katkıda bulunacağı dergide Mehmet Ali Aybar, Cami Baykurt, Niyazi Berkes, Behice Boran, Pertev Boratav, Sabahattin Ali, Esat Adil Müstecaplıoğlu, Aziz Nesin gibi dönemin sosyalist aydın ve yazarları bir araya gelmiştir.

Faşizm karşıtlığı, Sovyet dostluğu, daha demokratik ve özgür bir sisteme geçilmesi, anti-demokratik yasaların kaldırılması, tek parti iktidarına son verilmesi gibi talepler derginin ana temasını oluşturmaktadır. Görüşler’in yayımlanması, Sabiha Sertel’in ifadesiyle “bomba” etkisi yaratmıştır. İlk baskısı kısa sürede tükenen derginin aynı gün içerisinde ikinci baskısı yapılmıştır. Celal Bayar ve arkadaşlarının içinde bulunduğu muhalif hareketin ülkedeki diğer muhalif gruplarla iş birliği yapması ve bu iş birliğinin bir ürünü olarak yayımlanan Görüşler, Saraçoğlu hükûmetini rahatsız etmişti. CHP’de acil durum toplantısı yapılmış; bayilere, Tan ve Yeni Dünya ile Görüşler’in sattırılmaması, devlet memurlarına, öğrencilere bu yayınların okutturulmaması yönünde talimat verilmiştir.

Cumhuriyet'te 4 Aralık’ta yayımlanan Bizim Yoldaşlar Nihayet Maskelerini Attılar başlıklı haber ile uzun zamandır hükûmet sözcüsü gibi hareket ederek hükûmete ve CHP’ye yönelik eleştirilere cevap veren Tanin gazetesinin 3 Aralık 1945 tarihli sayısında Sabiha Sertel'in Görüşler dergisindeki Zincirli Hürriyet başlıklı makalesini komünist içeriğe sahip olmakla itham eden ve Görüşler dergisini hedef gösteren, CHP milletvekili ve gazetenin başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın'ın kaleme aldığı Kalkın Ey Ehli Vatan başlıklı imzasız yazı Tan gazetesine yönelik saldırıların fitilini ateşlemiştir.

Bu yazının yayımlandığı gün Serteller bazı üniversiteli gençlerin ertesi sabah matbaa önünde gösteri yapacakları yönünde bir haber almıştır. Zekeriya Sertel herhangi bir taşkınlık olması ihtimaline karşı dönemin İstanbul Valisi Lütfi Kırdar’ı telefonla arayarak gösteriyi haber vermiş ve güvenlik tedbiri alınmasını rica etmiştir. Vali Kırdar söz konusu gösteri planından haberdar olduğunu ve gereken tedbirlerin alındığını bildirmiştir.[3]

Ertesi sabah, 4 Aralık 1945 günü beklenen gerçekleşmiş ve İstanbul sıkıyönetim altında olmasına rağmen çok sayıda Turancı[4] ve İslamcı[4] üniversite öğrencisinden oluşan grup İstanbul Üniversitesinin Beyazıt’taki ana kapısı önünde toplanmıştır. Buradan hareket eden kalabalık grup önce Vatan gazetesine yürümek istemiş fakat Muharrem Ergin'in "Arkadaşlar, Vatan gazetesi bizim için asıl tehlike değildir. Biz, Tan gazetesini protesto etmek için toplandık, Tan'a doğru yürüyelim!" uyarısıyla Tan'a yönelmiştir.[5] "Komünistlere ölüm!",[4]Kahrolsun Komünizm”, “Kahrolsun Serteller”, “Yaşasın İnönü”, “Ne Faşistiz, Ne Komünist”, “Millet Demokrattır”, “Bundan Fazla Hürriyet mi İstiyorsunuz?” diye bağırarak Tan gazetesinin yönetim bölümüyle matbaayı tahrip edip yağmalamıştır. Bu arada genellikle sosyalist eğilimli yayınlar satan ABC ve Berrak kitabevleri de yağmalanmıştır. Beyoğlu'na çıkan göstericiler burada da Görüşler dergisiyle Yeni Dünya ve La Turquie gazetelerine saldırmışlardır.[4] Olaylarda çok sayıda insan da yaralanmıştır.

Kalabalıktan bir bölüm daha sonra Büyük Doğu dergisinin önüne giderek Necip Fazıl lehinde tezahüratta bulunmuştur.[6]

O gün yaşananlara tanıklık eden Tasvir gazetesinin istihbarat şefi Tekin Erer anılarında olayı şöyle anlatmıştır:[7]

(...) Gazetenin birinci katında o zaman Türkiye’nin hemen hemen en büyük rotatifi vardı. Oradaki demir parçaları ile bu rotatife hücum başlamıştı. Rotatifin kırılabilen bütün parçaları tuzla buz edildi.

İkinci katta linotip dizgi makineleri, hurufat ve mürettiphaneye ait malzemeler ve makineler mevcuttu. Bunların kırılması ve parçalanması çok daha kolay oldu. Ayrıca kapılar, pencereler, masalar, sandalyeler yerden yere çarpılarak parçalanıyordu. Masaların gözlerindeki yazılar, evraklar, kitaplar lime lime ediliyordu. Diğer bir grup gazetenin rotatif dairesinin yanındaki kâğıt deposundan bobinleri sokağa çıkararak Sirkeci’ye doğru yuvarlıyordu. Bazı gençler binayı ateşe vermek için tutuşturmak istedilerse de kalabalığın çokluğundan bu mümkün olamıyordu.

Gazetenin içindeki personelden bir kısmı geceden hadiseyi haber aldıkları için matbaaya gelmişlerdi. Gelenlerden bazıları da Beyazıt bahçesindeki toplantıyı haber alır almaz gazeteden uzaklaşmışlardı…

Saat 10.30’da Tan’ın ve matbaasının tahribi tamamıyla bitmişti. Artık burada gazete çıkarılamayacağı, hiç olmazsa altı ay hiçbir neşriyat yapılamayacağı kanaati hâsıl olduktan sonra gençler köprüyü geçerek Beyoğlu’ndaki Rus sefarethanesinin tünele bakan köşesindeki sokak içinde faaliyette bulunan Yeni Dünya Gazetesi’ne doğru yürüyüşe geçtiler. Burada Yeni Dünya’dan başka La Turquie isimli Fransızca bir gazete daha yayınlanıyordu. Bunlar da Tan’ın neşriyatına muvazi olarak komünizmi benimseyen yazılar yayınlıyorlardı. Polis, Rus sefarethanesine bir tecavüz olur düşüncesiyle itfaiye vasıtalarıyla yolları iyiden iyiye tutmuştu. Bundan dolayı Yeni Dünya Gazetesine hücum etmek teşebbüsü önce akamete uğruyordu. Fakat bir müddet sonra toplum heyecanı içinde kendinden geçen gençler, itfaiyecilere hücum ettiler, onların ellerinden hortumları alarak bizzat itfaiyecilerin üzerine sıkmağa başladılar. Bunu fırsat bilen gençler Yeni Dünya Matbaası’na yürüdüler. Birkaç dakika içinde bu matbaa da yerle bir edilmişti. Makineler, mobilyalar, kitaplar, gazeteler, arşivler sokaklara dökülmüş, parça parça edilmişti. Bu arada tünelde sol neşriyata ait kitaplar satan Berrak Kitabevi de tahrip edilerek, ticaret hayatından silinmişti.

O zaman bazı bakkaliye ve mağazaların isimleri Tan levhalarını taşıyordu. Bunlar Babıâli’deki hadiseyi duyar duymaz levhalarını indirmişler veya kazımışlardı. Karaköy’deki Tan mezecisi Petro, buna meydan bulamadığı için baştaki T harfinin üzerine yağlı boya ile C harfini yazmış, böylece Tan mezecisi Can mezecisi olmuştu.

Sonuçları[değiştir | kaynağı değiştir]

Olayların ardından saldırıya uğrayan diğer sosyalist eğilimli gazete ve dergilerle birlikte Tan da yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. SSCB, bu olayı hükûmetin düzenlediğini, bunun gerçekte Sovyetlere yönelik bir saldırı olduğunu ileri sürdü ve Türkiye'ye bu konuda bir nota verdi. Muhalefet de gösteri ve olayların, "Millî Şef yönetimi" ve "tek parti rejimi" tarafından düzenlendiğini savundu.

5 Aralık Çarşamba günü gösterilerle ilgili olarak Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Asım Tınaztepe’nin tebliği bütün gazetelerde yayımlanmıştır:

“Dün (4.12.1945 Salı günü) üniversite öğrencilerinin bir kısmı, iki basın evi ile birkaç kitapevine taarruz etmişler ve bu hareketlerine mani olmak isteyen Hükümet inzibat kuvvetlerini dinlemeyerek tasarladıkları suçu işlemişlerdir. Bunlar hakkında derhal takibat ve tahkikata başlanmıştır. Bu çok müessif hadiseye katiyen müsamaha edilmeyecektir. Bu ve benzeri hareketlerin şiddetle karşılık göreceğini ve bu gibi kütle toplantılarının yasak edilmiş bulunduğunu beyan ve ihtar ederim.”

Tan Olayı sırasında İstanbul'da sıkıyönetim olmasına karşın göstericilerden yargılanıp mahkûm olan olmadı. Baskına katılanlar arasında Süleyman Demirel, İlhan Selçuk, Celâdet Moralıgil, Ali İhsan Göğüş, Orhan Birgit gibi ilginç isimlerin yer aldığı bilinmektedir. Baskının sorumlularından hiç kimsenin ortaya çıkarılamamasına karşın bu toplu linç ve yağma eylemine maruz kalan Tan gazetesinin sahibi Zekeriya Sertel ve eşi Sabiha Sertel ile gazete yazarlarından Nail Çakırhan hakkında daha önce yayımlanmış bazı yazılarından dolayı davalar açıldı. Mahkemede "Meclis'in ve Hükûmetin manevi şahsiyetlerine hakaret" ile ilgili Anayasa'nın 159'uncu ve 173'üncü maddelerinden yargılandılar.[1] Mahkeme, Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel’in birer yıl, Cami Baykurt’un 10 ay, Halil Lütfü Dördüncü’nün ise dokuz ay 10 gün hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. 1946 yılının Şubat ayında tutuklanarak cezaevine gönderildiler. Kararı temyize götüren Sertel çifti, Dördüncü ve Baykurt, Yargıtay Birinci Ceza Mahkemesi’nin 14 Mayıs 1946 tarihli kararıyla beraat etmişler ve yaklaşık dört aylık bir mahkûmiyetin ardından serbest bırakılmışlardır.[8]

Tan baskını yalnızca Tan’ı, Görüşler’i ya da Sertelleri susturmak için gerçekleştirilmemiştir. Bu olayla tüm muhalif basın organlarına ve CHP’ye karşı muhalefete geçen Dörtler grubuna da gözdağı verilmiş, gelecekte yapacakları muhalefetin bu kesim ile iş birliği içinde gelişmemesi için sınır çizmiştir.[9] Ayrıca iki kutuplu yeni dünya düzeninde ABD ile iyi ilişkiler kurma, ABD'den gelecek olan Marshall Yardımı gibi askeri ve ekonomik yardımlardan yararlanma çabasında olan iktidar için Tan Baskını, ABD'ye yurt içinde komünizm tehlikesine karşı mücadele edildiğini göstermek açısından da önemli bir fırsat yaratmıştır.[10]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ a b "Tan Olayları". Sertel Vakfı. 19 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mart 2008. 
  2. ^ Yaşlı, Fatih (2019). Antikomünizm, Ülkücü Hareket, Türkeş: Türkiye ve Soğuk Savaş (2019 bas.). İstanbul: Yordam Kitap. s. 43. ISBN 978-605-172-320-4. 
  3. ^ Zekeriya Sertel (1977). Hatırladıklarım. Gözlem Yayınları. s. 215. 
  4. ^ a b c d "Tan Olayı". Kurtuluş. 10 Haziran 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Haziran 2010. 
  5. ^ Yaşlı, a.g.e. s. 48.
  6. ^ Yaşlı, a.g.e. s. 49.
  7. ^ Tekin Erer (1965). Basında Kavgalar. Yeni Matbaa. ss. 172-175. 
  8. ^ Sabiha Sertel, Zekeriya Sertel (2005). Davamız ve Müdafaamız. Can Yayınları. 29 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2020. 
  9. ^ Ali Ulvi Özdemir (2012). İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Serteller ve Tan Gazetesi (1939-1945). Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi Sayı 49. ss. 179-216. 29 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2020. 
  10. ^ Hülya Öztekin (2015). "Tek parti döneminde muhalif bir gazete: Tan". Korkmaz Alemdar (Ed.). Türkiye’de Kitle İletişimi Dün-Bugün-Yarın. Ankara Gazeteciler Cemiyeti. s. 190.